Hizmetiçi
Eğitim Enstitüsü Konferans Salonu’nda düzenlenen ve moderatörlüğünü Araştırmacı
Yazar Tarkan Zengin’in yaptığı panele, TV Programcısı Erkan Tan, 25. Dönem AK
Parti Şanlıurfa Milletvekili ve Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mazhar Bağlı ile
Gazeteci-Yazar Fadime Özkan konuşmacı olarak katılarak sunum yaptılar. Panele,
AK Parti Erzurum İl Başkanı Mehmet Emin Öz, Aziziye Belediye Başkanı Muhammed
Cevdet Orhan, Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Eyüp Tavlaşoğlu, İl Milli
Eğitim Müdürü Ercan Yıldız, AK Parti Aziziye İlçe Başkanı Gürbüz Keleş, Serbest
Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası Erzurum Şube Başkanı Orhan Akgüloğlu, TÜGVA
Erzurum İl Temsilcisi Mustafa Kahveci, kamu kurum ve kuruluşlarını
yöneticileri, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, muhtarlar, teşkilat
mensupları ve vatandaşlar katıldı.
ORHAN: ÇOK
DAHA GÜZEL VE MÜREFFEH YARINLAR ÜLKEMİZİ BEKLİYOR
Panel
öncesi bir konuşma yapan Başkan Orhan, Ak belediyecilik anlayışıyla hareket
ederken, Türkiye’nin gündemini ilgilendiren konularla ilgili organizasyonlar
gerçekleştirdiklerini söyledi. Türkiye’nin hükümet sisteminin değişmesi, daha
güzel, daha iyi yarınlar açısından 16 Nisan’da yapılacak olan referandumun çok
önemli olduğuna işaret eden Başkan Orhan, “Bu sistemle ilgili kafamıza takılan
soruları, bilmemiz gereken konuları işin ehillerinden, işin üstadlarından
öğrenmemiz gerektiğinin bilincindeyiz. Aziziye Belediyesi olarak daha önce 2016
yılının mayıs ayında başkanlık sistemi ve yeni Türkiye konulu bir panel
düzenlemiştik. O zaman da ülkemizde bir sistem değişikliğine ihtiyaç olduğunu
biliyorduk ve bu konuyu ilçe gündemimize taşımıştık. Maalesef 2016 yılının
temmuz ayında hiç de istenmeyen bir durumla karşı karşıya kaldık. Bir takım
kendini bilmezler, darbe teşebbüsünde bulundu, başarılı olamadılar. Biz kurucu
genel başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yolunda yürüyoruz.
16 Nisan’da da milletimizin ‘evet’leriyle taçlandıracağı bir sistem
değişikliğiyle Türkiye’de çok daha güzel ve çok daha müreffeh yarınlara
kavuşacağımızın farkındayız. Bu konuda toplantılar düzenlemenin, istişareler
yapmanın ve hele hele alanında uzman ehil kişilerin bizleri aydınlatmalarının
çok çok önemli olduğunu biliyor ve kendilerine teşekkür ediyorum.” dedi.
KAHVECİ:
TÜRKİYE’NİN GELECEĞE BUGÜNKÜ SİSTEMLE TAŞINMA ŞANSI YOK
TÜGVA
Erzurum İl Temsilcisi Mustafa Kahveci de, yeni Türkiye’nin yarınlarını,
geleceğin mihenk taşı olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni konuşmak için
alanında uzman kişilerle bir araya geldiklerini hatırlattı. Kahveci, “Sivil
yönetimin vesayetçi yapılara karşı güçlü olması, ekonomik ve güvenlik
politikalarının daha etkili yürütülmesi bakımından milli iradenin daha fazla
güçlenmesi gerektiği, bir süredir yaşadığımız sıkıntılarla beraber daha fazla
anlam kazanmıştır. Türkiye büyüyor gelişiyor. Hem büyümüş, hem de büyüme
potansiyeli olan Türkiye’yi daha ileri taşıyacak sağlam geniş bir binaya
taşınmamız gerekiyor. Hepimiz farkındayız ki, Türkiye’nin artık geleceğe
bugünkü sistemle taşınma şansı yoktur. Bizler Türkiye’yi daha istikrarlı bir
ülke haline getirmek, dünyada daha fazla söz sahibi yapmak için sivil
inisiyatifin ve halkın görevinin fazla olduğunu biliyoruz. Daha hızlı yürümek
ve daha hızlı kalkınmak ve gelişmek için, ayağımızdaki prangaları çıkarmak
zorundayız. Bilsinler ki, bizler bu topraklar üzerinde plan yapanların
planlarını başlarına çevirecek Allah’a iman etmişiz. İnanıyoruz bu süreçten de
galip gelecek olan milletimiz ve ülkemizdir. Milletimizle birlikte bu yolda
kararlılıkla, sabırla ve cesaretle yürümeye devam edecek, dünya mazlumlarının
umudu olan Türkiye’yi hak ettiği yere ve hedeflere doğru taşıyacağız.” diye
konuştu.
TAVLAŞOĞLU:
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ İYİ ANLATILMALI
Erzurum
Büyükşehir Belediye Başkanvekili Eyüp Tavlaşoğlu da, bu toplantılarda yapılacak
olan sistem değişikliğinin neler getireceğinin ortaya çıkacağını kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iyi anlatılması gerektiğinin altını çizen
Tavlaşoğlu, “Türkiye’nin kuruluşundan itibaren sistem konusunda hep
cumhurbaşkanlarıyla başbakanların çatışmasına sahne olmuştur. 2002 yılından
önce ülkemizin yaşadığı sistem sorununu hepimiz biliyoruz. 2002 yılında 10
yaşında olan gençler bugün 25 yaşındalar. Bunlar Türkiye’nin çok önemli bir
bölümünü oluşturuyor. Son yapılan seçimler döneminde internette arama
motorlarından en fazla aranan kelime ‘koalisyon nedir?’ olmuş. Gençlerimizin
2002’den önce koalisyonların getirdiği sorunları, ülkemizin yaşadığı
sıkıntıları bilmediği gibi, o dönemlerde parti başkanlarının iktidar ortağı
olmak adına, ne kadar sistem dışı çirkin oyunlar içerisine girdiklerini
gençlerimiz bilmiyor. Bu konuda konuşmacıların aydınlatacağını inanıyorum.”
şeklinde konuştu.
ZENGİN:
ANAYASALAR SADECE HUKUKİ METİNLERDEN İBARET DEĞİLDİR
Açılış
konuşmalarının ardından panele geçildi. Paneli yöneten Tarkan Zengin,
Türkiye’de yıllardan beri bir anayasa değişikliğinin hep tartışıldığını, ama
nedense yeni bir anayasanın bir türlü yapılamadığını belirtti. “Çünkü anayasayı
yapanlar anayasa eliyle, bir iktidar oluşturdular ve bu iktidarı da kaybetmek
istemiyorlar.” diyen Zengin, “Ancak şunu bilelim ki, beş generalin yaptığı
anayasa 80 milyona ulaşmış Türkiye’nin, bugün ekonomik, demokratik kriterler
açısından Türkiye’yi geleceğe taşıyacak bir yapısı yok. O nedenle yeni bir
anayasa gerekiyor. Biz uzun zamandır yeni bir sistem, başkanlık sistemini
tartışıyorduk. Ancak Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Başkanı
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi önerdi. 18 maddelik bir sistem ortaya çıktı.”
ifadelerini kullandı. Anayasanın sadece hukuki metinlerden ibaret olmadığına
işaret eden Zengin, “Anayasalar aynı zamanda bir ülkenin vizyonunu, gelecek
tasavvurunu, yine bir ülkenin içinde bulunduğu mevcut durumunu anlatan
toplumsal metinlerdir. Neden ihtiyaç vardır diye sorarsanız, ilginç bir şey, 12
Eylül anayasasını yapanları biz yargılandı. O darbeyi yapan paşaların rütbeleri
söküldü, ceza verildi. Ama hala onların yaptığı anayasayla 2017’nin Türkiye’sini
yürütmek istiyoruz. Bu çok garip bir durum ve bundan artık kurtulmamız lazım.”
dedi.
PROF. DR.
BAĞLI: 15 TEMMUZDA BİR CESARET ÖRNEĞİ GÖRDÜK…
Panelistlerden
Prof. Dr. Mazhar Bağlı, 15 Temmuz gecesi dünyanın hiçbir toplumunda
görülmeyecek, başka hiçbir sosyolojinin üretemeyeceği, bir cesaret örneği ve
ülkesini savunma kahramanlığı mücadelesi verildiğini vurguladı. Prof. Dr.
Bağlı, “15 Temmuz’da köprünün üzerinde bir hanımefendi tankın üzerine doğru
yürüyor. Gözünüzde canlanmıştır, sırtında çanta olan hanımefendi ve her adım
attığında bir kurşun sıkıyorlar. O kurşunların üzerine yürümeye devam ediyor.
Bu normal şartlarda cesaretle falan açıklanacak bir durum değildir, insani
durum değildir. Çok cesur bir insan olursunuz ama ölümün üstüne kimse gidemez. 13.
kata çıkıp alçaktan uçan uçağa kafa atıp düşüp şehit olan bir insan yeryüzüne
gelmiş değildir bizden başka. Tankın önüne yatmak gibi bir hasletimiz var, top
mermisini eliyle tutmak gibi bir hususiyetimiz var. Biz kurtuluş savaşını da
aynen böyle kazandık. Erzurumlular, Urfalılar Antepliler bu işi çok iyi
bilirler.” diye konuştu.
Kendisinin
2007 yılında Avrupa Birliği resmi raportörünün müzakerecilerinden birisi
olduğuna işaret eden Bağlı, “Ben de Türkiye’de demokrasinin gelişmesi
noktasında çok çalıştım. Hem milletvekili olduğum dönemde Avrupa’ya gittiğimde,
hem akademisyen olarak, hem de eli kalem tutan bir gazeteci, bir yazar olarak
bu konuyu konuştum ve üzerinde durduk. Peki bu bizim demokrasi çetelemizi
tutanlar, 15 Temmuz’da nerede yer aldılar. 240 sene bize demokratikleşin,
kalkınacaksınız, gelişeceksiniz, ilerleyeceksiniz diyen sahtekarlar
neredeydiler. 15 Temmuz’da kimin yanında yer aldılar. Suudi Arabistan’dan 9
saat sonra açıklama yaptı Avrupa Birliği demokrasinin yanında olduğunu
belirtir. Çetenin yanında yer aldılar. Bize bundan sonra hiç kimse sahtekarca,
yalanlarla ‘Türkiye’de demokrasinin gelişmesini istiyoruz’ falan kimse demesin.
Millet zaten demokrasinin gelişmesinin bizzat teminatıdır. Bizzat zaten bu
ülkede kendi isteklerimiz doğrultusunda bir iradenin gerçekleşmesi için her
türlü fedakarlığı yapmaya hazır olduğumuzu bütün dünyaya göstermiştik,
gerekirse bir daha gösteririz. Bu demokrasiyi, bu ülkeye tahkim etmek için
varız. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi de Türkiye’de demokrasinin gelişmesi
için hazırlanmış bir sistemdir.”
ÖZKAN:
GÜÇLÜ BİR LİDERİMİZ OLMASAYDI, ÇOKTAN İŞGAL EDİLMİŞTİK
Cumhurbaşkanlığı
hükümet sisteminin rahmetli Menderes’in ‘yeter söz milletindir’ dediği günden
ve bunun bedelini bir darağacında, canını orada teslim ederek verdiği bir
dönemden beri tartışıldığını kaydeden Gazeteci Yazar Fadime Özkan da, “Bu
hikaye bugün başlamadı. Yani ‘yeter söz milletindir’ sözünü hakim kılmak için
siyaset, bu aziz milletin ferasetiyle her seferinde kendi alanını genişletmeye
sözünü hakim kılmaya çalıştı. Ama sistem öyle kurulmuştu ki, asla halkın
dediğinin olmayacağı, bilakis statükoyu koyanların, bu sistemi böyle
oluşturanların her defasında döve döve, tankla tüfekle, gerekirse başbakan
asarak, bir sistem halihazırda. Mevcut sistem de bu zemin üzerinde. Ne kadar
restore edilirse edilsin. Biz bunun örneklerini tarihimizde yaşadık. Bu sitem
değiştirilmemesi halinde nasıl bir bedel ödediğimizi ve ödeyeceğimizi
biliyoruz. Şuanda bir devlet millet bütünleşmesi var. Şuanda halkın feraseti, sesi,
gücü, çok yüksek. Siyasi bilinci çok yüksek bir toplumuz. Bu bütün şehirlerde,
ülkenin her tarafında böyle. Bunların hepsi büyük kazanımlar. Sandığa
gittiğinde halk kendi iradesini orayla yansıtıyor. Bu bir şekilde hükümete ve
meclise yansıyor. Ama bir yere kadar. Nihayetinde biz daha bu yaz 15 Temmuz’da
bir işgal girişimiyle karşı karşıya kaldık. Eğer güçlü bir liderimiz olmasaydı,
güçlü bir partili örgütsel yapısı olmasaydı, bu kadar güçlü ve kararlı bir
milleti olmasaydı, biz çoktan işgal edilmiştik. Esir, yüzü yerde insanlar
olarak yaşayacaktık. Bunun geri doğru çok evresi vardır, işte 27 nisan
muhtırası, daha geriye gittiğimizde 28 şubat, daha geriye gittiğimizde her
darbe dönemi, siyasetçilerinin tutuklanıp bir yere tıkıldığı bir siyasi sistem.
Çünkü bu sistemi güçlü bir vesayet, zayıf bir siyaset olarak kurmuş. İki
bakanıyla birlikte asılmış bir başbakanın o fotoğrafı her birimizin zihnine
nakşedilmiş olması, milletin üzerinde de, bu ülkede siyaset yapan halkın
üzerinde de, siyasetçinin üzerinde de çok büyük bir travması var. O yüzden 27
Nisan muhtırasına kadar bu ülkede bütün darbe girişimleri başarılı oldu. 28
Şubat’ta nihayetiyle başarılı olmuş bir darbedir. Sonuçta hükümeti alaşağı
etti, kendi buyruklarını tesis ettiler. Büyük bir travma yaşandı. Toplumun
özellikle seçilmiş bir kesimi dindarları üzerinden, ama 27 Nisan’da aynı şeyi
başaramadılar. Çünkü bu defa halkın iradesini, sözünü, onurunu yere düşürmeyen
bir hükümet vardı. Ve kendi memuruna askeri de dahil olmak üzere, kendine
muhtıra veren, tank yürüten, operasyon yapan, meclise cumhurbaşkanı seçtirmeyen
o statükoya ‘hadi oradan’ diyebildi. Biz hala bu hikayeyi tamam etmeye
çalışıyoruz. Hala bir ucuyla zayıfız, yarımız. Çünkü bu defa fiilen
yapamadıklarında, postmodern yapamadıklarında, bunu daha içeriden hücrelere
sızarak, içeriden devletin bütün kurumlarını, ordusu da dahil olmak üzere ele
geçirerek işgal etme gibi, inanılmaz komplike bir işgal girişiminde bulundular.
Temizlenmeye çalışıyoruz, ama hala emin değiliz. Çünkü büyük bir hasar aldık
aslında. Bu hasar tespit raporlarını devlet daha iyi biliyor. Bu kanser
hücrelerin temizlenmesi, oraya sağlam sağlıklı yeni hücrelerin oluşması için
zamana ihtiyacımız var. Ama öte taraftan bu coğrafyanın da kendi zamanı var.
Şuanda tik tak tik tak bölgede bir şeyler olmakta. Bütün dünyada oluyor. Ama
sınırımızın öte tarafında iki devlet fiilen çöktü. Suriye’de insanlar topraksız
vatansız kaldı. Ve bizim gözümüzün önünde yaşandı. Bizim tehdit edildiğimiz
şeyler de bu. O yüzden Türkiye elbette güçlü bir devlet, güçlü bir millet.
Bunları görüyor ve tedbirini alabiliyor ama, bunun hukuki olarak altyapısını
oluşturulması ve sistemin o boşluklarının da kapatılması gerekiyor.”
ERKAN TAN:
HAYIR’CILAR KAFA KARIŞTIRIP, ZİHİN BULANDIRMAK İSTİYORLAR
Panelde son
olarak söz alan ünlü TV Programcısı Erkan Tan, üslubu ve esprileriyle keyifli
anlar yaşattı. Konuşmasına başlarken, izleyiciler arasında yer alan bir gence
yaşını soran Erkan Tan, 18 cevabını alınca “Sayın Milletvekilim” diye hitap
etmesi salonda gülüşmelere sahne oldu. Erkan Tan, “Bazıları yeni anayasanın 18
maddesini anlamadıklarını ifade ediyorlar. Bunun anlaşılmayacak neyi var. 18
yaşına giren genç kardeşimiz parti aday gösterirse milletvekili olabilecek. Bu
kadar basit. Bir diğer madde, mahkemeler bağımsız olacaktı. Ama gördük ki
dibine kadar bağımlıymış. Birçoğu bu alçak katil sürüsü fetullahçıymış.
Mahkemeler bağımsız da, tarafsız da olacak diyoruz, CHP zihniyeti beğenmiyor. E
siz söyleyin ne koyalım, şantöz mü olsun, piyanist mi, ne olsun onu söyleyin onu
koyalım. Onu da söylemiyorlar. İşte, hayırcılarla mücadele etmek çok zor.
Maddeler çok basit, anlaşılmayacak bir
yönü yok. Kafa karıştırmak, zihin bulandırmak için özellikle yapıyorlar. Şimdi
temel neden ne, niye yapıyorlar bunu. Düşman düşmanlığını yapacak. Bu Allah’ın
emri, kıyamete kadar düşman düşmanlık yapacak. Onların görevi bu. Peki
düşmanların yerine başka biri daha bize düşmanlık yaptı. Adı bizden, soyadı
bizden, ama kalbi bizden olmayan, ruhu bizden olmayan, aklı bizden olmayan,
içimizdeki haçlılar var. İşte onlar görevini yapacaklar. Kamera önünde
müttefikimiz, ama arkasında terör örgütlerin destekleyenler elbette ülkemizde
güçlü bir iktidar görmek istemezler. Onlar bu ülkede koalisyon olsun, her parti
başka yöne çeksin istiyorlar.” dedi.
Erkan Tan
konuşmasını şöyle tamamladı: “7 Haziran’da Devlet Bahçeli, Kemal
Kılıçdaroğlu’nun ‘gel sen başbakan ol’ şeklindeki, çirkin ve ahlaksız teklifini
kabul etseydi ki, Allah ondan razı olsun kabul etmedi. Koalisyon hükümeti nasıl
olacaktı biliyor musunuz. CHP, MHP, HDP. Düşünebiliyor musunuz, Milli
İstihbarat Teşkilatı Selahattin Demirtaş’a bağlı olabilecekti. Şaka değil
komik. İçişleri Bakanı sırtını YPG’ye dayayan HDP’li vekil olabilirdi. Bunlar
şaka değil, komik. Böyle bir durum koalisyon değil, korku filmi olur ancak.
Türkiye’de hiç kimse hayır diyecek olanlara hain, terörist demedi. Ne Başbakan
Binali Yıldırım, ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunu söyledi. Hiçbir AK
Partili dili sürçmek şeklinde bile olsa, hayır diyeceklere kötü bir şey söylemedi.
Yalan söylüyorlar. Sadece şunu söylediler bazı teröristler hayır diyor. Yani o
eli kanlı terör örgütü, katil sürüsü Fetullah Gülen ve arkadaşları hayır deyin
demiyor mu, Kandil’deki teröristbaşı hayır demelisiniz demiyorlar mı. Bunların
siyasi uzantıları hayır diyor. Bunların dışında hayır diyeceklere kimse kötü
bir söz söylemedi. Peki evet diyecek olanlara ne dediler, hain demediler mi,
satılmış demediler mi. Kemal Kılıçdaroğlu bir toplantıda kan dökülür,
başkanlığı kan dökmeden getiremezsiniz demedi mi, ne demek kan dökmek, bunlar
hep sizin aklınızı karıştırmak için, algı operasyonu yapıyorlar.”
Panelin
sonunda izleyicilerin sorularını cevaplandıran konuşmacılara, protokol üyeleri
Erzurum’un yöresel ürünlerinden çeşitli hediyeler takdim etti.